Jump to content

Trend Videolar

  1. Güneşimizin 10 yıllık mazisi  

    Nasa yine en iyi bildiği işi yaparak bizleri heyecanlandırmış görünüyor.
    Güneşimizin aktivitesini 10 yıl boyunca kayıt altına alan Nasa çalışanları, 61 dakikalık keyifli bir video ile bizlere şahane bir görsel şölen aktardılar. İlham verici bu görüntüler, Solar Dynamics Observatory (SDO) uzay aracı tarafından 10 yıldan fazla süreyle kaydedildi. 
    Heyecan verici olan ise, her bir saniyenin, Güneş sistemimizin merkezinde bir güne denk geliyor olmasıdır.
    Buyrun birlikte izleyelim!
  2. Ay olmasaydı ne olurdu?  

    Güneş sistemimiz oluşurken koşullar çok az farklı olsaydı, bizler için her şey değişik olabilirdi. Dünyanın madde dağılımı, büyüklüğü, enerjisi, dönme ekseni açısı, atmosfer ve mevsimler çok farklı olabilirdi. Dünyamızda hayat belki yine gerçekleşebilirdi ama farklı şekilde. Peki bu oluşum içinde ayın görevi nedir? Nasıl oluştuğu ve dünyanın yörüngesine nasıl girdiği hala büyük bir sır olan Ay'ın bu mükemmel düzen içindeki yeri nedir? Yaşamın oluşmasına ne katkısı vardır? Ay olmasaydı ne olurdu?
    Dünyadaki yaşam koşulları bakımından Ay'dan kaynaklanan hiç bir olumsuz etken yoktur. Yani Ay'ın varlığının hiç bir zararı yoktur. Ya yararı?
    Ay'ın dünya üzerindeki en büyük etkisi, çekim gücü nedeniyle onun kendi etrafındaki dönüş hızını yavaşlatıp, bildiğimiz günlük periyoduna getirmesidir. Ay'ın olmaması dünyanın dönüş hızının artmasına, yaklaşık 15 saatlik bir gün süresinin oluşmasına sebep olacak, günler kısalacak, canlılardaki biyolojik saat alt üst olacak, yaşam biçimleri ve yapıları farklılaşabilecek, buna ayak uyduramayanlar yok olacak, fırtına, kasırga gibi atmosferik olaylar çok şiddetlenecekti.
    Neyi değiştireceği bilinmez ama Ay'ın yokluğunda artık Ay ve Güneş tutulmaları da olmazdı. Dünya üzerindeki gel-git olaylarının yüzde 70'i Ay'dan, diğer yüzde 30'u ise Güneş ve gezegenlerden kaynaklandığı için Ay olmayınca, gel-git olayları da yüzde 70 azalırdı.
    Denizlerdeki gel-git olayı en çok Kanada'da Fundy körfezinde meydana gelir. Bu sırada deniz 15,4 metre yükselir. Bu olay Manş sahillerinde 11,5 metre, Çanakkale Boğazı'nda 5-6 santimetre olup İstanbul Boğazı'nda pek hissedilmez. Ay'ın etkisiyle yalnız denizler değil karalar da hareketlenir. Kara parçalarında saptanan en büyük yükselme ise 50 santimetredir.
    Astronomik gözlemlerde nasıl atmosferimiz iyi görüş almamıza mani teşkil ediyorsa Ay'ın ışığı da öyledir. Öyleyse Ay'ın olmaması bu konuda faydalı olacaktı. Dünya'nın yörünge hareketindeki Ay'dan kaynaklanan küçük salınım hareketleri yavaş yavaş ortadan kalkacak ama dünyanın dönme ekseni bundan pek etkilenmeyecekti.
    Ay uzay boşluğunda başıboş gezen göktaşlarına karşı bir kalkan görevi yaptığından, yokluğunda dünya yüzeyine daha fazla göktaşı düşebilecekti.
    Ay olmayınca etkinliklerini geceleri Ay ışığında sürdürebilen bir çok canlı türü de bunu yapamayacaklardı. Ay olmasaydı insanların dolunaydan etkilenmesi ve kurt adam hikayeleri de ortadan kalkacak ama en önemlisi romantik çiftlerin el ele tutuşup seyrettikleri, gökyüzündeki o muhteşem manzara olmayacaktı.
     
  3. Beyin nasıl çalışır?  

    İnsanlar ortalama ağırlığı 1300 gram ila 1800 gram arasında olan ve bilgisayarın çalışma prensibine benzeyen bir organla yaşıyor.
    Yapmak istediklerimizi, uygun organ ve uzuvlara geri göndererek insanı insan yapan en değerli organımız.
    Fakat bu bilgisayarın yapısı hala o kadar karmaşık ki, ağlamamız, gülmemiz ve kendi kendini geliştiren yapısıyla diğer bilgisayarlardan ve canlıların beyinlerinden biraz farklı çalışıyor.
    Nasıl mı? Gelin birlikte bakalım…
    Kabaca beynimiz NEREDEYSE 2 yumruktan biraz daha büyük, görsel olarak cevize benzer ve 100 milyara yakın nörondan oluşur.
    Bu hücreler ve omurilik sayesinde merkezi sinir sistemini kontrol eder.
    Çevresel sinir sistemini kontrol eden insan beyni hemen hemen her şeyi bu şekilde kontrol eder.
    Kalp atışımızı denetler, nefes almamızı ve sindirim sistemini yönetir, düşünme, mantık ve soyutlama gibi karmaşık zihinsel eylemleri de yine beynimiz yapar.
    Beynimizi oluşturan ana yapılar 3 bölümden oluşur.
    Bunlardan ilki Beyin sapı, omuriliğin tepesini çevreleyen bölgededir.
    Bu bölge nefes alıp vermemizi, tehlike sinyalleri aldığında aktive olmak üzere reflekslerimizi kontrol eden bölgedir.
    İlginç isimli Limbik sistemimiz, beyin sapını çevreler ve beynin en duygusal yapısıdır.
    Bir diğer görevi ise beynimize kaydettiğimiz hatıraları düzenlemektir.
    Bu yüzden kendisi çok aktif çalışır ve hayatımıza etki eden olayları yorumlamamıza, duygusal bağ kurduğumuz hikaye ve kişileri hatırlamamıza sebep olur.
    Gelelim bizi asıl özel kılan bölgeye: Neokorteks’e.
    Neokorteks beynin düşünce merkezidir.
    Görme, işitme, konuşma, üretme, ve düşünceyi yorumlama gibi hayati öneme sahip işlevleri yerine getirir.
    Bunları yaparken bir yandan yerine getirdiği bir başka inanılmaz işlev ise, az önce saydığımız konuşma, işitme ve görme gibi eylemlerin hepsini ayrı olarak işlemesi ve hızlı bir biçimde çözüm üretebilmesidir.
    Öncelikle beyin tıpkı diğer organlarımız gibi değerleri iyi dengelenmiş, sağlıklı bir kana ihtiyaç duyar.
    Oksijen ve glikoz, beynin en çok ihtiyaç duyduğu besin kaynağıdır.
    Bunu dört atardamar sayesinde sağlar.
    Beyin bu besinini kılcal damarlar sayesinde tüm bölgelere eşit olarak dağıtır.
    Ve tüm sistemi sürekli kullanmamız için hazır tutar.
    Yani beynimizin yüzde kaçı çalışıyor gibi sıradan bir sorunun cevabını da böylece verelim.
    Beyin hiç durmaksızın aralıksız çalışır.
    Beynin nasıl çalıştığını anlamak için gelin küçük bir örnek verelim: Beynimizi ayak bastığımız dünyamız olarak düşünün.
    Ve bu dünyaya tam 100 milyar insan koyun ki, şu an dünyada sadece 7.7 milyar civarı kişiyiz.
    Tüm bu insanların aynı anda ve sürekli internete girip konuştuklarını, paylaştıklarını, videolar gönderdiğini hayal edin?
    Bu manyetik ağı da kan akışımız olarak düşünebiliriz.
    Trilyonlarca işlemin aynı anda tüm ağı çalıştırmak için sürekli çalıştığını hayal edin. İnanılmaz bir durum değil mi?
    Peki bunu ne sağlıyor? Bunu anlatmamız için gelin sizi anne karnında yaşayan minik bir dostumuzun tıpkı hepimizin gibi yaşadığı hikayesini anlatalım.
    Beynin oluşumu ve nasıl çalıştığını daha iyi anlamak için; hamileliğin 4. haftasında beynin en hızlı geliştiği zamana gidelim.
    Mucizevi çalışkanlığa ve hiç bitmeyen enerjiye sahip nöronlarımızdan bahsedelim.
    4.hafta başlangıcında dakikada 500 bin nöron üreten vücudumuz, bu en uzun ömürlü hücreyi bizlere bol bol üretmektedir.
    Ama onlar bile tek başlarına bütün bu yükü kaldıramazlar.
    Glial'ler kaygan lifler oluşturarak , uzun yollar inşa ederler.
    Bu kurulan yollar nöronların harekete geçmesiyle anne karnında bulunan bizleri 6. ayımızda neredeyse tüm gelişimini tamamlamış olarak hazırlar.
    Yani beyin, şimdiki bildiğimiz beyin şeklini alır ve yetişkin bir insan olana kadar gelişimini devam ettirir.
    Peki beynimiz optimal gelişmişlik düzeyine geldikten sonra etrafımızda olup bitenleri nasıl çözümler?
    Videonun başında da belirttiğimiz gibi, bunu çevresel sinir sistemi olarak adlandırdığımız omurilikteki 1 milyar nöron sayesinde yapar.
    Bu büyük sistemi incelemeye hücrelerle devam edelim.
    Her biri milimetrenin 200'de 1'i boyutundaki mikroskobik hücrelerdir
    Bu çok ama çok küçük kahramanlar bir araya gelerek bir sürü işlem yaparlar ve beyin aritmetiğinde nöronlara destek olurlar.
    Bu hücrelerin zarları üzerinde kendilerine ulaşan bilgileri almak için antenler bulunur.
    Elektriksel uyarı olarak dilimize çevirdiğimiz bu dendritlerin bağlı oldukları ana gövde ve aldıkları bilgiyi yayan akson diye nitelendirdiğimiz vericileri, yani bilgiyi yayan santralleri vardır.
    Bu aksonların gözle görülmeyecek hünerleri mevcuttur.
    Antenler dendritden aldıkları mesajı akson'a iletirler, akson kanallarında ise bilginin dağıtımını yapacak ve diğer hücreleri harekete geçirecek keselerle yaparlar
    Bu keselerin görevi ise elektrik sinyali ile gelen bilgiyi, kimyasal sinyale çevirerek diğer tüm hücreleri bilgilendirmektir.
    Bunlara ise Nörotransmitter adı verilir.
    Beyin bu denli karmaşık ve hala yapılacak deneylerle açıklanmaya muhtaç gizemli bir organdır.
    %75'i sudan meydana gelen bu yapıdaki nöronlar yaklaşık 400km/saat hızla hareket ederek bu yapıyı sürekli açık tutmak için çabalarlar.
    İlerleyen yıllarda yapacağımız deney ve araştırmalar eminiz ki bizleri daha çok şaşırtacak bi çok bilinmeyeni açıklayacaklardır.
    Şimdilik üzerinden daha çok deney ve çalışma yapılsa da bildiklerimizin hepsi bu.
    Bizi yönlendiren, duygularımıza hakim olan beyin, bizi diğer canlılardan farklı kılan yegane organımızdır.
    Konunun başında da söylediğimiz gibi, beyninizin yüzde kaçını kullanıyorsunuz gibi sorulara kesinlikle aldırış etmeyin.
    Çünkü beyin aynı kaslarımız gibi, yeterli derecede egzersiz ve sağlıklı bilgilerle zamanla kendini geliştirebilen bir organdır.
    Bu yüzden Einstein beyninin yüzde kaçını kullanıyormuş gibi soruları bir kenara bırakıp onu eğitin, geliştirin ve gelişin.

Öne Çıkan Videolar

  1. Evde bir volkan simlüasyonu nasıl yapılır?  

    Çocuklar için bilimsel deneyler kategorisinde bir Volkan patlaması simülasyonu izliyoruz.
     
  2. Çocukları bilime aşık edecek 10 kolay deney  

    Onlar bizim geleceğimiz, geleceğimizi de şekillendiren bilim olduğuna göre, güzel bir kombinasyon oluşturmak yine bizim ellerimizde! Çocukları hayran bırakacak evde yapılabilen, kolay malzemeler ile keyifli dakikalar geçirten örnek bilimsel deneyleri sizlerle paylaşıyoruz.
     
  3. Evde çocuklarınızla yapabileceğiniz keyifli 25 deney  

    Geleceğimizin temsilcileri için evde kolayca bilimi aşılayabileceğiniz 25 deney yapılışını içeren video ile sizlerleyiz. Bu tarz videolara ağırlık vermeyi planlıyoruz, bilim yaşanarak öğrenilir, sevilir, öğretilir!
     

Hakkımızda

Sitemiz bir "Günlük" olarak derleme yayın, yorum, diyalog ve yazılara vermektedir. Güncel bilim haberleri ve gelişmelere ek olarak özellikle sosyal medyada gözden kaçan, değerli gördüğümüz tüm içeriğe kaynak ve atıflar dahilinde sitemizde yer vermekteyiz. Bu sitede verilen bilgilerin kullanım sorumluluğu tümüyle kullanıcıya aittir. Sayfalarımızda yer alan her türlü bilgi, görsel ve doküman sadece bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.

Bilim Günlüğü internet sitesi 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermektedir. İçerikler, ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Yer Sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir.

Yer Sağladığı içeriğin 5651 Sayılı Kanun’un 8 ila 9. maddelerine aykırı şekilde; kişilik haklarınızı ihlal ettiğini ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız buradan iletişime geçerek bildirebilirsiniz. 

Bildirimleriniz dikkatle ve özenle incelenmekte olup kişilik haklarınızın ihlali ya da hukuka aykırılığın tespiti halinde mevzuat kapsamında en kısa sürede işlem yaparak bilgi vereceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...