Bilim Günlüğü

Doğru ve yanlışı hangi parçamız biliyor?

Bilim insanları bunu anlamak için onlarca çalışma yaptı. Bunların çoğu ahlaka, yani doğruyu yanlıştan ayırmamızda yardımcı olan öğrenilmiş davranış kurallarına odaklanıyor.

Bilim insanları beyinlerimizin, hareket veya dürtülerimizin iyi veya kötü, doğru yada yanlış olup olmadığına karar vermemizde yardımcı olan vicdanı, neden ve nasıl oluşturduğu üzerinde çalışıyor.

Pinokyo filmini izlediyseniz, muhtemelen cırcırböceği Jimini'yi hatırlıyorsunuzdur. Bu iyi giyimli böcek Pinokyo'nun vicdanı rolündeydi. Pinokyo'nun onun sesini kulaklarında duyması gerekiyordu çünkü doğru ve yanlışı bilmiyordu. Çoğu gerçek insan ise bunun aksine bir vicdana sahiptir. Sadece doğru ve yanlış hakkında genel algılara değil, davranışlarının başka insanları nasıl etkileyeceği hakkında anlayışa da sahiptirler.

Vicdan bazen kafamızın içindeki ses olarak tanımlanır. Tam olarak bir ses değil elbette. Bir insanın vicdanı ona bir şeyi yapmasını -veya yapmamasını- söylediğinde bunu duygular yoluyla deneyimlerler.

Bazen bu duygular pozitiftir. Empati, minnettarlık, adalet, merhamet ve onur, hep bizi başka insanlar için birşeyler yapmaya yönlendiren duyguların örnekleridir. Bazı zamanlarda ise, bir şeyi yapmamamız gerekir. Bizi durduran bu duygular; suçluluk, utanç, mahcubiyet ve başkaları tarafından olumsuz yargılanma korkusu içerir.

Bilim insanları bu vicdan duygusunun nereden geldiğini anlamaya çalışıyorlar. Neden insanlar bir vicdana sahip? Vicdan, biz büyürken nasıl gelişiyor? Ve beynimizin hangi bölgesi, vicdanımızın harekete geçmesine sebep olan duygulardan sorumlu? Vicdanı anlamak insan olmanın ne demek olduğunu anlamamızda bize yardımcı olabilir.

İnsanlar yardım eder

Genellikle bir kişinin vicdanı sızladığında bu, o kişinin birisine yardım etmesi gerektiğini bildiği halde yapmamasından kaynaklanır veya başka birisinin yardım etmesinin gerektiği bir durumda etmediğini görmüşlerdir.

İnsan işbirlikçi bir türdür. Bu bir şeyler yapabilmek için birlikte çalıştığımız anlamına gelir. Ancak elbette biz bunu yapan tek canlılar değiliz.  Diğer büyük kuyruksuz maymun türleri de (şempanze, goril, ve orangutanlar) işbirliği yapan gruplarla yaşarlar. Bazı kuş türleri de yavruları yetiştirmek için birlikte çalışır veya sosyal grupları için yiyecek toplarlar. Ancak insanlar diğer hiçbir türün yapmadığı şekillerde birlikte çalışır.

Kuyruksuz maymunlar ve bazı diğer hayvan türleri gruplar halinde yaşarlar, insanlar gibi. Ancak araştırmalar, en yakın akrabalarımız şempanzelerin işbirliğini bizim yaptığımız derecede desteklemediğini öne sürüyor.

Vicdanımız, bizi böyle davranmaya yönlendiren şeylerden biri. Charles , evrim üzerine çalışmalarıyla ünlü 19. yüzyıl bilim insanı, vicdanın insanı insan yapan şey olduğunu düşünüyordu.

Ne zaman bu derece yardımsever olduk? Antropologlar – insanların nasıl geliştiğini inceleyen bilim insanları- bu durumun atalarımızın büyük av hayvanlarını avlamak için birlikte çalışmaları gerektiğinde başladığını düşünüyor.

İnsanlar birlikte çalışmasaydı, yeterince yiyeceğe sahip olamazlardı. Ancak gruplaştıklarında büyük hayvanları avlayabilir ve gruplarını haftalarca besleyecek kadar yiyecek elde edebilirlerdi. İşbirliği, hayatta kalmak anlamındaydı. Yardım etmeyenler yemekten eşit pay almayı hak etmezdi. Bu insanların kimin yardım edip kimin etmediğini takip etmeleri gerektiği anlamına geldi. Katkı sağlayanları ödüllendirmek için de bir sisteme ihtiyaçları vardı.

Bu durum, insan olmanın temel parçasının başkalarına yardım etmek ve kimin sana yardım ettiğinin hesabını tutmak olduğunu ileri sürer. Araştırmalar da bu fikri destekliyor.

Katharina Hamann, insanlar ve yakın akrabalarının nasıl evrimleştiği üzerinde çalışan bir evrimsel antropolog. Kendisi ve ekibi Leipzig, Almanya'daki Evrimsel Antropoloji Enstitüsü'nde hem çocuklar hem de şempanzelerle çalıştı.

Hamann, 2011'de çocuklar(2-3 yaş) ve şempanzeleri bir ödülü elde etmek için kendi türlerinden bir partnerle çalışmalarının gerektiği durumlarda inceleyen bir çalışma yürüttü. Çocuklar için bu, uzun bir tahtanın iki ucundaki halatları çekmek demekti. Şempanzeler için ise, benzer ancak biraz daha şık bir düzen vardı.

Çocuklar halatları çekmeye başladıklarında, ödüllerin ikisi, yani ikişer bilye tahtanın iki ucunda duruyordu. Ancak çektiklerinde, bir bilye bir uçtan diğerine gidiyordu. Böylece bir çocuk 3 bilye, diğeri ise sadece 1 taneye sahip oluyordu. Çocuklar birlikte çalıştıklarında fazladan bilyeyi alan çocuklar, 4 durumun 3'ünde onu partnerlerine geri verdi. Ancak halatı tek başlarına çektiklerinde yani yardım almadıklarında ve 3 bilye kazandıklarında, çocuklar bunu diğer çocukla 4 durumun sadece 1'inde paylaştı.

Şempanzeler ise yemek ödülü için çalıştılar. Testler sırasına hiçbir zaman ödülü partnerleriyle doğrudan paylaşmadılar, yiyeceği almak için birlikte çalışmış olsalar bile.

“O halde çok küçük çocuklar bile işbirliğini fark ediyor ve eşit paylaşımla bunu ödüllendirebiliyor” diyor Hamann. “Bu yetenek, muhtemelen hayatta kalmak için birlikte çalışmamızı gerektiren antik ihtiyaçlarımızdan kaynaklanıyor.”

“Çocuklar bizim vicdan dediğimiz yeteneği 2 şekilde edinirler”, diye sonuçlandırıyor Hamann. “Temel toplumsal kuralları ve yetişkinlerin beklentilerini öğrenir ve bu kuralların pratiğini yaşıtlarına uygulayarak yaparlar. Ortak oyunlarında, kendi kurallarını tasarlarlar.” diyor. Aynı zamanda da “böyle kuralların zararları engellemek ve adaleti sağlamak için iyi bir yol olduğunu deneyimlemiş” olurlar. Hamann, bu tür etkileşimlerin çocukların bir vicdan geliştirmesinde yardımcı olduğunu düşünüyor.

Suçlu vicdanın saldırısı

İyi şeyler yapmak, iyi hissettirir. Paylaşmak ve yardım etmek genelde iyi duyguları tetikler. Başkaları için merhamet hisseder, iyi yapılmış bir iş ve eşitlik duygusundan gurur duyarız.

Ancak yardımcı olmayan davranış veya sebep olduğumuz bir problemi düzeltememek, çoğu insanda suçluluk, mahcubiyet ve hatta nasıl anılacakları hakkında korku duygularına sebep olur. Ve bu duygular çok erken gelişir, okul öncesinde mesela.

Çocukların göz bebeklerine odaklandılar. Gözün merkezindeki bu siyah daireler, düşük ışıkta büyür veya genişler. Başka durumlarda da büyüyebilirler. Bunlardan birisi, insanların başkaları için endişelendikleri veya yardım etmek istedikleri zamanlardır. Bu yüzden bilim insanları göz bebeği çapındaki değişiklikleri, kişinin duygusal durumunun değiştiğinin bir işareti olarak ölçebilirler. Hepach ve Vaish gözbebeği genişlemesini, küçük çocukların bir kazaya sebep olduklarını düşündükten sonra kötü veya suçlu hissedip hissetmedikleri üzerinde çalışmak için kullandılar.

2-3 yaşlık çocuklara bir parkur inşa ettirdiler, böylece bir tren odadaki bir yetişkine doğru gidebilecekti. Sonra yetişkinler, çocuklardan treni kullanarak kendilerine bir bardak su göndermelerini istediler. Çocuklar, tren raylarını gösteren bir bilgisayar ekranının karşısına oturdu. Monitörün arkasına gizlenmiş bir göz izleyici, çocukların göz bebeklerini ölçtü.

Denemelerin yarısında çocuk treni başlatmak için bir butona basıyordu. Diğer yarısında, bir yetişkin basıyordu. Her bir durumda, tren devrilip varış noktasına ulaşamadan suyu döküyordu. Bu kaza, treni kim başlatırsa onun tarafından sebep olunmuş gibi görünüyordu.

Araştırmalar çok küçük çocukların bile bir karışıklığa sebep olduklarında suçlu hissedebildiklerini gösterdi. Aynı zamanda temizliğe yardımcı olabilirlerse daha iyi hissediyorlar.

Bazı denemelerde çocuklara dökülen suyu temizlemek için kağıt havlu almalarına izin veriliyordu. Diğer durumlarda ise önce yetişkin havluyu alıyordu. Çocukların göz bebekleri her denemenin sonunda tekrar ölçüldü.

Dağınıklığı temizleme şansı olan çocuklar, her şey bittiğinde yardım etmeyenlerden daha küçük göz bebeklerine sahipti. Bu durum elbette, çocuğun kazaya “sebep” olup olmamasına göre geçerli. Ancak bir yetişkin çocuğun kendisinin sebep olduğunu düşündüğü dağınıklığı temizlediğinde, çocuk hala büyük göz bebeklerine sahip oluyordu. Bu durum çocukların dağınıklık çıkarma hakkında suçlu hissettiklerini gösteriyor diyor araştırmacılar. Yetişkin temizlediğinde çocuğun yanlışı düzeltme şansı olmuyor, Bu da onları kötü hissettiriyor.

“Yardım sunan olmak istiyoruz. Bizim (kazara) sebep olduğumuz bir durumu bir başkası düzeltirse kafası karışık kalıyoruz.” şeklinde açıklıyor Hepach. Bu suçluluk veya hayal kırıklığının bir işareti de göz bebeği genişlemesi olabilir.

“Çok küçük yaştan itibaren, çocukların temel bir suçluluk duygusu oluyor.” diyor Vaish. “Birisini incittiklerinde, bunu biliyorlar. Bir şeyleri düzeltmenin onlar için önemli olduğunu da biliyorlar.”

“Suçluluk, önemli bir duygu. Ve hayatın başlarında rol almaya başlar. Çocuklar büyüdükçe suçluluk duyguları daha karmaşık hale gelir. Yapmadıkları ancak yapmaları gereken şeyler hakkında da suçluluk duymaya başlarlar. Veya sadece kötü bir şey yapmak hakkında düşündüklerinde bile suçlu hissedebilirler. “

Doğru ve yanlışın biyolojisi

Vicdan acısı çekerken bir insanın içinde neler olur? Bilim insanları bunu anlamak için onlarca çalışma yaptı. Bunların çoğu ahlaka, yani doğruyu yanlıştan ayırmamızda yardımcı olan öğrenilmiş davranış kurallarına odaklanıyor.

Bilim insanları ahlaki düşünmeye katılan beyin bölgelerini bulmaya odaklandı. Bunun için insanlar farklı durumları gösteren sahneleri izlerken beyinlerini taradılar. Örneğin, bir insana zarar veren birisini gösteren yada bir insanın ölmesine izin vererek beş insanı kurtarıp kurtarmamak arasında seçim yapması gereken bir izleyiciyi gösteren sahneler…

Bazı ahlak çalışmalarında katılımcılar kontrolden çıkmış bir tramvayın makasını, 1 kişiyi öldürürken 5 kişinin ölümünü engelleyecek şekilde çevirip çevirmemek arasında seçim yapmaları gerekir.

Önceden, bilim insanları beyinde bir “ahlak bölgesi” bulmayı umuyorlardı. Ancak zamanla tek bir tane olmadığı ortaya çıktı. Aslında bu deneyler sırasında beyinde aktif olan çeşitli bölgeler var. Bu bölgeler muhtemelen birlikte çalışarak bir vicdan haline geliyor. Bilim insanları bu alanlara “ ahlak ağı” şeklinde adlandırıyor.

“Bu ağ aslında 3 küçük ağdan oluşuyor” diyor Harvard Üniversitesi'nden Fiery Cushman. Bu psikolog, ahlak alanında uzman. “Bir beyin ağı diğer insanları anlamamızda yardımcı olurken, bir diğeri onları önemsememize sağlıyor. Sonuncusu ise bu anlayış ve önemsemeye göre kararlar vermemizde yardımcı oluyor.” şeklinde açıklıyor Cushman.

Bu 3 ağdan ilki, birlikte “varsayılan mod ağı”(default mode network) denilen beyin bölgelerinin bir grubundan oluşuyor. Bu diğer insanların kafalarının içine girebilmemize ve böylece kim olduklarını ve motivasyonlarını daha iyi anlayabilmemize yardımcı oluyor. Bu ağ, gün içinde hayal kurarken aktifleşen beyin bölgelerini içeriyor. Çoğu hayal diğer insanları içerir, diyor Cushman. Her ne kadar bir insanın sadece hareketlerini görebilsek de, ne düşündüklerini veya neyi neden yaptıklarını kafamızda kurabiliriz.

Bir ahlaki karar, mesela kan vermek; empati, suçluluk veya mantıksal akıl yürütmeden kaynaklanabilir.

İkinci ağ genelde “ağrı matrisi “ (pain matrix) şeklinde adlandırılan grubudur. Çoğu insanda bu ağın belli bir parçası, kişi acı hissettiğinde aktifleşir. Komşu olan bir bölge ise bir başkasını acı içinde görünce çalışır.

“Empati bir başkasının duygularını paylaşabilme yeteneğidir. Bir insan ne kadar empatikse, bu iki bölge o kadar üst üste biner. Hatta çok anlayışlı insanlarda tamamen çakışıyor olabilirler. Bu, ağrı matrisinin empati için önemli olduğunu gösterir. Bizim kendi deneyimlediklerimizle başkalarının hissettiklerini bağlayarak diğer insanları önemsememizi sağlıyor.” diyor Cushman.

Anlayış ve önemsemek önemlidir. Ancak bir vicdana sahip olmak insanların bu duygulara göre davranmaları gerektiği anlamına gelir. Üçüncü ağın olaya girdiği yer de burası. Bu karar verme ağıdır ve harekete geçerken kar ve zararları tarttıkları yerdir.”

İnsanlar kendilerini ahlaki durumlarda bulduklarında, 3 ağ da aynı anda çalışıyor. “Beynin tek bir ahlak bölgesi bulmaya çalışmak doğru değil” diyor Cushman. “Bunun yerine, aslında başka şeyleri yapmak için evrimleşmiş bölgeler ağına sahibiz. Evrimsel süreç boyunca, bunlar bir vicdan duygusu oluşturmak üzere birlikte çalışmaya başladılar.”

Sonuç

Nasıl beyinde tek bir ahlak merkezi yoksa, tek bir ahlak insan tipi de yok. “Ahlaka giden farklı yollar var” diyor Cushman. “Mesela bazı insanlar fazla empatiktir ve bu onların başkalarıyla birlikte çalışmasını sağlar. Bazı insanlar bu yüzden değil, bu onlar için yapılacak en mantıklı şey gibi göründüğü için vicdanlarına göre davranırlar. Bazı insanlar ise basitçe, birisi için iyilik yapmak için doğru zamanda doğru yerde bulunmuşturlar.”

“Vicdan arkasındaki duygular insanların sosyal bağlarını korumalarına yardımcı olur.” diyor Vaish. Bu duygular, başkalarıyla daha düzgün ve işbirlikçi şekilde etkileşime geçmemiz için kritik önem taşır.

Bu yüzden her ne kadar suçlu bir vicdan iyi hissettirmese de, insan olmamız için ne kadar önemli olduğu ortada.

Bu içerik Science News for Studens sitesinde Yazar: Alison Pearce Stevens bir makalesinin çevirisidir. Başlık: What part of us knows right from wrong?

Journal: A. Vaish. The prosocial functions of early social emotions: the case of guiltCurrent Opinion in Psychology. Vol. 20, April 2018, p. 25. doi: 10.1016/j.copsyc.2017.08.008.

Journal: R. Hepach et al. Children's intrinsic motivation to provide help themselves after accidentally harming othersChild Development. Vol. 88, July/August 2017, p. 1251. doi: 10.1111/cdev.12646.

Journal: K. Hamann et al. Collaboration encourages equal sharing in children but not in chimpanzeesNature. Vol. 476, August 18, 2011, p. 328. doi: 10.1038/nature10278.

1 yorum

  • […] Doğru ve yanlışı hangi parçamız biliyor? […]