Bilim Günlüğü

Bilim tarihi ve günümüz üzerine minik bir derleme

Bilimi tarihi ile toplumsal ve sosyal bir olgu olarak ele aldığımızda, bilim tarihi de bilimin bütün insan faaliyetleriyle etkileşimini inceleme gereği duyar.

Bilimi toplumsal ve sosyal bir olgu olarak ele aldığımızda, bilim tarihi de bilimin bütün insan faaliyetleriyle etkileşimini inceleme gereği duyar.

Bilim tarihi daha bilim kavramının oluşmadığı dönemlerde ortaya çıkan yaklaşımların tarihini de içermek zorundadır. Bir çalışma alanı olarak 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı olarak ortaya çıkan bilim tarihi disiplini felsefe ve dinler tarihinden bağımsız değildir, tıpkı biliminde bağımsız olmadığı gibi.

Geçmişten bugüne bilimi incelediğimizde ele alınacak ne çok konu olduğunu görüyoruz. Bilimin bir bilim olarak adlandırılması, bilimde sınıflandırılmaya gidilmesi, bilimin kurumsallaşması vb. birçok adımdan sonra modern bilimin doğuşu. İnsanlık tarihinin belki de en önemli olayıdır.

Cumhuriyet Dönemi Bilim İnsanları ve Yaşamları

Peki, bilimsel çalışmalarda rol oynayan bilim insanlarını bu çalışmalara iten etken neydi? Bilimin doğuşuna gelişimine yol açan koşullar bugün de tartışılan bir konudur. Bu yüzden bu soruya net bir cevap veremesek dahi birçok fikir üzerinde durabiliriz.

Elbette bilim ilk insandan bugüne gelişim ve değişim halindedir.

Bilimin gelişmesindeki temel etkeni ise sadece merak olarak adlandırmak yerine toplumsal ihtiyaç ve yaşam koşulları demek daha doğru olacaktır. Binlerce yıl öncesinden de elde edilen kalıntılar bugün bunu doğrulamaktadır.

İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmesi için doğal çevreyle uyum içinde olmak zorunda kalmışlardır. Sonrasında ise yaşadığı alanı dönüştürme ve geliştirme amacıyla araç yaparak doğaya egemen olma yoluna girmiştir.

Bilimin gelişmesinde, teknik kısımlarının yanında, teori daha büyük bir etken olmuştur diyebiliriz. İnsanlar düşünme, iletişim kurma, tartışma yoluna girdikten sonra sorgulamaya yönelmişlerdir. Bilimin, öncesinde felsefe kapsamında olmasının da temeli buraya dayanmaktadır.

Toplumda yaşanan sıkıntıları, evrende cevabı olmayan boşlukları, sorgulayarak çözme güdüsü. Amaç dünyayı anlamak, evrende olup bitenleri birkaç temel ilke çerçevesinde açıklamaktı. Bu sebeple birçok filozof, M.Ö. fikirlerini herkese açık meydanlarda ileri sürüp tartışma ortamı yaratmışlar ve toplumsal bir kültür değişikliğine gitmişlerdir.

Bilginin paylaşıldığı, araştıran soran kişilerin rağbet gördüğü, hatta yönetimlerde söz almaya başladığı dönemler (bk. M.Ö. 600 Antik Yunan Uygarlığı) olmuştur.

Peki, sonra ne oldu da bilim topluma yabancılaştı? Bilim insanları düşman olarak görüldü? Cevap çok basit aslında; bilim bir toplumda sadece belli bir kurumun hizmeti altına ne zaman girdi, işte o zaman bilim toplumdan uzaklaştırılmaya başladı ancak o da başarılı olamamıştır.

Tarih öncesi zamanlarda Tıp uygulamaları nasıldı?

Ortaçağ dünyasında bilim kilisenin tekeline, teolojinin buyruğuna girse de gelişmeye devam etmiştir. Biraz zorlu ve daha çok cesaret gerektiren zamanlarıdır bilimin. Bilim hiçbir zaman bir isme ya da bir topluma atfedilememiştir. Çünkü bilim insanın varlığından bugüne bir birikimin sonucudur. Her kuşak problemlere çözüm arayışında, dahası kendine özgü yeni atılımlarında bile daha önce kazanılan deneyim ve bilgi birikimini göz önünde tutmak zorundadır.

Dönemleri, felsefi akımları, bilimsel çalışmaları incelerken de toplumsal yapıdan ayrı düşünemeyiz. Çoğu kez beklentilere ters düşen gözlemsel verilerle karşılaşmak, kaçınılmaz olmuştur. Gözlemlerimiz ne kadar güvenilir olursa olsun, yerleşik bir beklentinin kırılması da kolay değildir. Bu sebeple kültürel koşullanmaları kırmak sıradan bir iş değildir.

Gerçek anlamda problem çözme, olguları olduğu kadar, olgulara ters düşen beklentileri, kültürel normları, hatta doğru sayılan bilimsel kuramları irdelemeyi gerektirir. Bu sebeple antik çağlardan tutun bugüne o dönemin normlarını iyi anlamak bilimsel faaliyetleri eleştirmemizde bize ışık tutacaktır.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi bilim birikimlerle ilerler. Ancak zor dönemlerde tarihe adını yazdıran bilim insanları da iyi ki var diyebiliriz. Evreni ve insanı anlamak için gerçeğin peşinden koşan bilim insanları, onları yargılamak isteyen dogmatik düşünceler ve kurumlara rağmen koşmaya devam etmeselerdi belki bugün bu koşullarda olmayacaktık.

Bilim tarihi bilgeliğin ve hümanizmin kaynağıdır:

bize düşüncemizi sorgulamayı,

kendini beğenmişlikten kurtulmayı

boş umutlara kapılmamayı,

başarı yolunda uğraş vererek

sessizce ilerlemeyi öğretir.

George Sarton

Kaynakça:

Cemal Yıldırım., Bilimin Öncüleri,Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 4.basım, İstanbul.
2-John Henry, Bilim Devrimi ve Modern Bilimin Kökenleri, çev.Selim Değirmenci, Küre Yayınevi, 3.Basım, 2008.

Nuray Uçar

İstanbul Ü. Bilim Tarihi Bölümü