Bilim Günlüğü

Sürdürülebilir bir yaşam için dikey tarım

Sürdürülebilir tarım çalışmaları artan popülasyon ile önemli bir konu haline gelmiştir, dikey tarım fikri oldukça gelecek vadeden bir süreç gibi görünüyor. 

Birleşmiş Milletler (2017) belirttiği üzere yaklaşık 7.6 milyar olan dünya nüfusunun 2050 yılında neredeyse 10 milyar olması beklenmektedir. Sürdürülebilir tarım çalışmaları artan popülasyon ile birlikte elzem bir konu haline gelmiştir, dikey tarım fikri ise oldukça gelecek vadeden bir süreç gibi görünüyor.

Bunun beraberinde tarım arazileri, su gibi kısıtlı kaynaklar ve küresel gibi çevresel sorunlar global gıda güvenliği konusu üzerindeki ilgiyi arttırmıştır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) raporuna göre, karşı karşıya kalınan en acil sorunun, artan nüfus için gerekli olan; güvenli, yeterli ve uygun fiyatlı gıda temini olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı rapor içerisinde, mevcut tarımsal uygulamalar sürdürülerek, hatta sürdürülebilir arazi kullanımındaki en iyi çabalarla bile, dünyanın artan gıda ihtiyacını karşılayacak yeterli alan bulunamayacağının altı çizilmektedir. Öte yandan, etkisini hızla arttıran iklim değişikliği ve yaratmakta olduğu kuraklık ve ekstrem hava olayları gibi sorunlar, tarımsal kaynakların daha etkin kullanılması gerektiğini gözler önüne sermektedir.

Dünya üzerindeki içilebilir suyun 'i tarımda sulama amacıyla kullanılmaktadır. Su kulanımının bu şekilde devam etmesi sonucunda özellikle nüfusun yoğun olduğu bölgelerde su kıtlığı kaçınılmaz olacaktır (Despommier, 2009)⁠. Bu noktada gelişen teknoloji sayesinde ortaya çıkan tarımsal mekanizasyon sistemleri, karık sulama, damla sulama gibi farklı sulama yöntemleri ile çözümler üretilmeye çalışılmaktadır.

Atalık Tohum Nedir?

Gelişen bu yeni teknolojiler arasında, sunduğu avantajlar ve farklı üretim sistemiyle dikkat çekmektedir.

Dikey tarım fikri milattan önce 600'lerde Babil'in Asma Bahçelerine kadar dayandırılmaktadır (Despommier, 2014)⁠. Öte yandan günümüzdeki anlamıyla kullanılan dikey tarım kavramının temelleri 1999 yılında Amerikalı bir mikrobiyoloji ve halk sağlığı profesörü Dickson Despommier ve öğrencileri tarafından Kolombiya Üniversitesinde atılmıştır.

Bitkilerin düşük girdiyle üst üste yetiştirilmesi temeline dayanan dikey tarım bir çok konuda avantaj sağlamaktadır.

  • Mevsim koşullarından etkilenmeden yıl boyu üretim sağlar.
  • Birim alandan en fazla ürün elde etmeye olanak tanır. Geleneksel tarıma oranla yıllık verim 4 – 5 kat artar.
  • Tarım için kullanılan araçların yapmış olduğu karbon salınımını ortadan kaldırır. Eğer dikey tarım sistemi şehir merkezlerine kurulacak olursa, bu ürünlerin transferi için harcanan enerjiyi de ortadan kaldıracaktır.
  • Verimli bir araziye ihtiyaç yoktur. Kapalı bir ortamda olacağı için çölün ortasına bile kurulabilir.
  • Verimli araziler ağaçlandırılarak iklim değişikliği etkisi azaltılabilir.
  • Özellikle su kullanımında yüzde doksanlara varan tasarruf sağlar.
  • Pestisit ve herbisit gibi kimyasalların kullanımını oldukça azaltır hatta ortadan kaldırabilir.

Dikey tarımın sunduğu bu avantajların yanı sıra çok yeni olmasından kaynaklanan bazı endişeler vardır (Epting, 2016)⁠.

Örneğin tesisin kurulumu ve bitkilerin büyümesi için gerekli olan aydınlatma ve iklimlendirmeyi sağlamak için gerekli enerji maliyetleri göz önüne alındığında bu tesisin ekonomik olup olmayacağı merak konusudur. Buna karşın 37 katlı bir dikey tarım merkezi simülasyonu kurularak maliyetlerin hesaplandığı bir çalışmada, tüm maliyetlerin değerlendirmeleri sonucunda dikey tarımın ekonomik olacağı bulunmuştur.

Öte yandan kapsamlı ve gerçek bir çalışmayla desteklenmesi gerektiğinin altı çizilmiştir (Banerjee & Adenaeuer, 2014)⁠. Bunun beraberinde günümüzde aktif olarak çalışan ve gittikçe artan dikey tarım şirketleri düşünüldüğünde bu sistemin ekonomik olduğunu söylemek mümkündür.

Bir diğer merak konusu ise dikey tarım sistemlerinin doğal çevre üzerinde yaratacağı etkidir.

Al-Chalabi (2015)⁠ bu konu hakkında yaptığı çalışmada dikey tarımda yetiştirilen marulun, geleneksel olarak yetiştirilen maruldan daha yüksek karbon ayak izine sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır. Ancak çalışmadaki dikey tarım sisteminin kullandığı enerjinin yenilenemeyen enerji kaynaklarından sağlandığını bunun yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Çalışmanın tüm bulguları değerlendirildiğinde dikey tarımın gelecek için umut vaat ettiği sonucuna varmıştır.

Tüm bu avantajlar ve dezavantajlar düşünüldüğünde dikey tarımı geleceğin kurtarıcısı olarak görmemiz mümkündür. Tarımın doğal çevre üzerinde kurmuş olduğu baskıyı azaltacak ve sürdürülebilir bir dünya için olumlu etki yaratacaktır. Üretimde kullanılan kimyasalların azalmasıyla, organik beslenmeye olanak sağlayacaktır.

Dünya genelinde Amerika, Singapur, Kanada, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere gibi bir çok ülke de dikey tarım sistemleri kurulmuş durumdadır. Genellikle domates, salatalık, çilek gibi otsu yapılı meyve ve sebzeler üretilmektedir.

Ülkemiz için bu sisteme karşı çıkılan tartışma savlarından biri “ülkemizde tarım arazileri oldukça fazladır, böyle bir sisteme gerek yoktur.” şeklindedir. Ülkemizde tarım arazilerinin fazla olduğu doğrudur. Ancak tüm dünyanın karşı karşıya olduğu su kaynağı problemi de bir gerçekliktir.

Dikey tarımın yüzde 90-95 oranında tasarruf sağladığı göz önüne alındığında bu konu üzerinde çalışmanın bir zorunluluk olduğunu söylemek mümkündür.

Al-Chalabi, M. (2015). Vertical farming: Skyscraper sustainability? Sustainable Cities and Society, 18, 74–77.
Banerjee, C., & Adenaeuer, L. (2014). Up, Up and Away! The Economics of Vertical Farming. Journal of Agricultural Studies, 2(1), 40.
Despommier, D. (2009). The RISE of VERTICAL FARMS. , a Division of Nature America, Inc., 301(5), 80–87.
Despommier, D. (2014). Vertical Farms in Horticulture. In P. B. Thompson & D. M. Kaplan (Eds.), Encyclopedia of Food and Agricultural Ethics (pp. 1791–1799).
Epting, S. (2016). Participatory Budgeting and Vertical Agriculture: A Thought Experiment in Food System Reform. Journal of Agricultural and Environmental Ethics, 29(5), 737–748.

Yazar: Volkan Yeşil, kaynak: Food Navigator