Jump to content

Homo saphiens (insan) türünün yaptığı aptallıklar bitmiyor.


Nergiz Kaplan
 Share

Önerilen İletiler

Üzülerek gruplarda dolaşırken gördüğüm bir yayından ve yorumlardan alıntılar yaparak kalıcı hale gelmesini planlayarak siteye ekliyorum, Homo saphiens ve konuyla ilgili arkadaşların isimlerine yer verilmiştir.

Ongun Batuhan Altan

Aptallıkta sınır tanımayan homosaphiens türünün yakın tarihte yaptığı başka bir aptallığın sonuçlarını gösteren iki tane link ekledim.

1985-2000 yılları arasında Avustralya’da Macquire adası’nda kedilerin lokal deniz kuşlarını öldürdükleri düşüncesiyle kedilere savaş açıyorlar ve kedilere karşı soykırım yapıyorlar. Yahudilere karşı soykırım kötü ve yasak ama kedilere serbest. İki yüzlülük böyle birşey.

Akabinde ne oluyor? Kedilerin yok olmasıyla beraber fare ve tavşan nüfusu inanılmaz artıyor. Fareler o kurtarmaya çalıştıkları kuşların yumurtalarına bayılıyorlarken tavşanlar ise maşallah salatalık sever bir kitle olarak bitki örtüsünün canına okuyor. Aynı yerin farklı yıllarda çekilmiş fotolarına bakınca durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılıyor.

Kedi konusunda yapılmış aptallık sadece bundan ibaret değil tarihte. 13. yüzyılda 9. Gregory denen aptalın biri kedileri şeytan olarak görmesi yüzünden 13 Haziran 1233’te Vox in RAMA adlı papa kararnamesi yayınlar ve akabinde 75 milyon insanın ölümüne sebep olacak olaylar gelişir. Avrupa’nın üçte biri veba yüzünden telef olur.

Einstein, İki şey sonsuzdur: Aptal insanın aptallığı ve evren demişti. Haklı tabi. Hala bu kadar bilgi birikimine rağmen bunlar yapılıyorsa aptallıktan nasibini almıyor demektir insanlar.

Bu birincisibu da ikincisi..


Kediler ve veba ilişkisi konusunda bütün internet alemlerinde yazılıp çizilmiş türlü hikayeler var ama doğrudan bir ilişkiden bahsetmek en hafif tabirler spekülatif. Konuyla ilgili yine bu grupta daha önce şöyle yazmıştım, bire bir kopyalıyorum:

Bilgehan Karaca

“Vox in Rama ile ilgili bilgiler genel olarak doğru ama bunun vebayla ilişkilendirilmesi birazcık zor. Çünkü en başta Vox in Rama Mainz’daki münferit bir olay ya da bir engizisyon memurunun iddiasıyla ilgili yerel bir bildiri, Mainz’daki heretik bir kültün ortadan kaldırılmasını amaçlıyor. Siyah renkli kedilerle ilgili altkültür bundan çok daha eski. Avrupa paganlığının çoğu kesiminde siyah kedilerin dinî anlamları var, bu nedenle Hristiyanlıkla beraber doğal olarak olumsuz önyargıyla karşılanmışlar.

Ayrıca veba, pireler ve pirelerin konağı olan memeliler aracılığıyla yayılıyor. Kedi sayısının (aslında sadece siyah renkli kedilerin sayısının) azalmış olduğunu varsayarsak bu bir yandan farelerinin konaklığını artırırken kedilerin konaklığını azaltır. Ayrıca vebanın ondan beş-altı asır kadar önce Jüstinyan Salgını, beş-altı asır sonra da Çin Salgını vakaları var. Hatta 2013’te bile Madagaskar’da bir salgın daha yaptı. Kısaca, vebayı Vox in Rama’yla ilişkilendirmenin altını doldurmak güç.”


Önder Atar

Avustralya’daki feral kedi sorunu gerçekten büyük ve bu sorunla nasıl baş edeceklerini hala bulabilmiş değiller. Aslında bu sorun da yine kıtaya insanlar tarafından getirilen köpeklerin, büyük avcılardan yoksun kıtada vahşileşmesiyle ortaya çıkan dingosorununun çözümüyle ortaya çıktı. Dingoların nüfusu kontrol altına alınınca, kediler bu sefer açık büfe gibi hazır bekleyen Avustralya vahşi doğasına dadandı.

Kıtanın yüzden fazla yerli hayvan türünün nesli feral kedi sorunu yüzünden tehdit altında. Bunlar aptalca karardan öte, kısa vadeli çözümler. Vaka da haberde vurgulandığı gibi insanın tabiatın dengesine müdahale etmesi şeklinde değerlendirilemez. İnsanlar eliyle taşınan istilacı türlerin istilası doğal bir durum değil. Macquire’deki yerli türlerin kedilere karşı geliştirdikleri bir savunma yöntemi yoktur çünkü insanlar kedileri adaya getirene kadar adada kedi yaşamamıştır. Bu tür durumlarda yerli türlerin savunma geliştirmesi için gereken süre, nesillerinin tükenmesi için gereken süreden çok daha fazladır.


Bu gibi konuları paylaşmadan önce bir şeye karar vereceğiz. Insan doğal bir yaratık mı? Yoksa doğa dışı/üstü mü?

Bu ikilemin bir tarafına meylettigimiz zaman ekosistem, atmosfer, litosfer, hidrosfer, endemik türler, domestik türler, yakın türler, uzak türler üzerindeki etkisini iki farklı bakış açısıyla yorumlayacağız.

Ertuğrul Artar

Ilki insan türünün bütün yaptığı yapacağı doğal değildir. Doğaya karşıdır. Doğanın düzenini bozar. Dolayısıyla yapaydır.

Ikincisi ise insanın bütün yaptığı / yapacağı doğaldır. Doğa yeni biçimini insan eliyle / marifetiyle almaktadır. Dolayısıyla yapay diye bir kavram yoktur. Asla olmamalıdır.

Bu iki açılım ön kabulü ile türün başlangıç noktasına dönecek olursak iki temel yaklaşım ortaya çıkmaktadır.

1- Insan doğal değil, yapay seçilim ürünü bir türdür. Dolayısıyla maddenin kendi kendine mana bulup kendini değiştirmesi gibi bir yaklaşım söz konusu değildir.

2- Insan yapay değil doğal seçilim sonrası oluşan bir türdür. Dolayısıyla insan da doğanın bir parçası olarak maddenin mana bulmuş versiyonudur. Bu yaklaşımla da insanın doğaya verdiğine hukmettigimiz hiç bir zarar ya da atmosferik, hidrosferik veya ekolojik denge değişikliği doğa dışı değildir. Doğanın kendi oluşturduğu bir tür marifetiyle kendini geliştirmesidir.

Şimdi bu çelişkili açılıma net bir cevap bekliyorumm.

Sizce biz hangisiyiz?

Doğal bir tür mü?

Yapay bir tür mü?

Soru da muhtemel cevapları da çok rahatsız edici. Öyle değil mi?


Bilmiyoruz, durmak bilmiyoruz. İşimize gelmiyor. Hiç bitmeyecek gibi davranıyoruz Güneş’in ışığı, soluduğumuz hava, içtiğimiz su.. Biz bitince ancak biter bu çile..

kaynak

Yorum bağlantısı
Sitelerde Paylaş

Sohbete sen de katıl

Dilersen hemen kayıt olabilir ya da hemen bilgilerini girip yorum yapabilirsin Eğer bir hesabın varsa giriş yaparak üyeliğinle yorumlayabilirsin

Misafir
Bu konuyu yanıtla

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Biçimlendirmeyi Temizle

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

 Share

Hakkımızda

Sitemiz bir "Günlük" olarak derleme yayın, yorum, diyalog ve yazılara vermektedir. Güncel bilim haberleri ve gelişmelere ek olarak özellikle sosyal medyada gözden kaçan, değerli gördüğümüz tüm içeriğe kaynak ve atıflar dahilinde sitemizde yer vermekteyiz. Bu sitede verilen bilgilerin kullanım sorumluluğu tümüyle kullanıcıya aittir. Sayfalarımızda yer alan her türlü bilgi, görsel ve doküman sadece bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.

Bilim Günlüğü internet sitesi 5651 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermektedir. İçerikler, ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Yer Sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir.

Yer Sağladığı içeriğin 5651 Sayılı Kanun’un 8 ila 9. maddelerine aykırı şekilde; kişilik haklarınızı ihlal ettiğini ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız buradan iletişime geçerek bildirebilirsiniz. 

Bildirimleriniz dikkatle ve özenle incelenmekte olup kişilik haklarınızın ihlali ya da hukuka aykırılığın tespiti halinde mevzuat kapsamında en kısa sürede işlem yaparak bilgi vereceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...